İlk Suriye seyahatimi Şubat 2008’de Şam'a yapmıştım. Bu fotorafı da o seyahatte çekmiştim. İki sene sonra, Şubat 2010’daki başka bir
seyahatimde politik atmosfer tamamen değişmiş haldeydi. Türk-Suriye işbirliği son yıllarda inanılmaz
hızla gelişti. Türkiye’den Suriye’ye üst
düzey birçok ziyaret yapıldı (eski Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer zamanından
başlayarak). Aynı şekilde Suriye Kralı
Esad’da birçok kez Türkiye’yi ziyaret etti.
Hatta ortak kabine toplantıları yapılmaya başlandı – Başbakan ve
Bakanların katılımları ile. Sonuçlardan
biri vizelerin kaldırılması oldu. Şubat
2008’de vize alarak giriş yaparken, 2010’dan sonraki seyahatlerimde vizesiz,
elimi kolumu sallayarak, istediğim zaman seyahat programı yaparak Suriye’ye
geldim. Yine Şubat 2010’daki seyahatimde
uçakta Sabah gazetesinde Yavuz Donat’ın köşesinde ilgili bir haber okudum. Yavuz Donat’ı randevusuz ve planlanan süreden
daha fazla sarayında ağırlayan Kral Esad, Türk yatırımlarını Suriye’ye davet
etmiş: Bürokraside problem yaşarsanız,
direk bana başvurun demiş. Ülkelerimiz arasında Serbest Ticaret Anlaşması
yapılması da ticareti olumlu etkiledi.
Bazı Türk firmaları Suriye’de yatırım yaptılar. Özellikle Türkiye’ye yakın bölgelere: Antep, Kilis ve Antakya’dan Halep’e 1 saatten
az bir sürede gelmek mümkün.
Son yıllarda devlet politikamız olan vizelerin kaldırılması, serbest ticaret anlaşmalarının yapılması, Türk Hava Yolları'nın sefer yaygınlığının ve sıklığının arttırılması, Türk işadamlarınında çevre ülkelerde iş hacmini geliştirmesine destek oldu. Suriye'de bunun örneklerindendi, taki Arap Baharı ülkeyi geçici bir karışıklığa sürükleyene kadar.
Seyahatlerimde gördüğüm kadarı ile insanlar nazik ve
yardımsever. Müşteri ziyaretlerim
esnasında her zaman ilgi ile karşılandım.
Çay, kahve ikram edildi. Hal ve
hatırım soruldu. Bazen hediyeler
verildi.
Suriye’nin kozmopolit bir yapısı var. Nüfusun çoğu Sünni iken, yönetim Şii kökenlidir. Sünni ve Şii Müslümanların yanısıra, ciddi
bir Hristiyan nufusta mevcut. Kürt
kökenli Suriye vatandaşları da var.
Halep ve yakınlarında da Türkmenler var.
Konuşulan dil Arapça ama Fransızca, sömürge döneminden kalan bir
miras.
Şam ve Halep arası araba ile gitmek için uzak. Şam araba ile Beyrut ve Amman’a yakınken,
Halep araba ile G. Antep ve Kilis’e yakın.
Suriye uzun süre Lübnan’a ağabeylik yapmış. Ordularını uzun süre bu ülkede tutmuş. İç işlerine karışmış. Lübnan başbakanı Hariri'ye yapılan suikastından sonra
oluşan uluslararası kamuoyu baskısı sonucu, Suriye ordularını bu ülkeden çekmek
zorunda kaldı. Lübnan-Suriye sınırında
pasaport kontrolü yok, kimlik ile geçmek mümkün. Öte yandan İran ve Suriye arasında da
kurumsal bir ilişki var.
Halep’e ilk defa Ocak 2010’da gittim, bir fuara
katıldık. Fuarda bana iki arkadaşım eşlik
etti: Biri Adana’dan gelen bir Türk
meslektaşımdı: Arabasını Gaziantep’e
bırakmış ve oradan taksi ile Halep’e gelmişti.
Yolculuğu 50 dakika sürmüş. Diğer
iş arkadaşım ise Amman’dan gelen bir Lübnanlı idi. O da Amman’dan Halep’e uçmuştu.
Şubat 2010’daki son Şam ziyaretimde (wi-fi) wireless
internet erişimin devlet tarafından yasaklandığını öğrendim. Sadece beş yıldızlı otellerde bu hizmetten
yararlanmak mümkündü. Geri kalan
yerlerde, tüm ülkede kablolu internet iletişimi vardı. Ben internet kafelerde kimliğimi
kaydettirerek, internete bağlandım ve mesajlarımı kontrol ettim.
Aynı seyahatte, Şam’da daha önce görmediğim yenilikler
ile karşılaştım: Cham City Center ve
Town Mall gibi yeni alışveriş merkezleri inşa edilmişti. Havalimanında yenilemeler vardı. Trafikteki yeni araba sayısında hızlı bir
artış vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder